Ağustos 26, 2008

işte premier lig bu


lüks olarak nitelendirilebilecek bi premier lig zevkimiz vardı, onu da çok gördü bu kapitalist düzen.

ntv-tv8-fox tv derken, kayıp gitti... d-smart ve digiturk'un girişmiş olduğu bu kıyasıya ego tatmin mücadelesi yine biz spor emekçilerinin sofrasına yansıdı.

gerçi ntv'den sonra o premier lig hazzını hiç alamamıştık zaten. televizyonun sesini kısarak ne kadar konsantre olabilirsin ki yayına. tv8 yine bi nebze idare ediyordu fakat fox tv...

şu dünyada kelimelerin kıfayetsiz kalacağı gerçek bi yer varsa orası fox tv stüdyolarıdır. maç saati dizi tekrarı yayınlayan bi kanaldan bahsediyoruz. aynı yayın kuruluşunun amerikan menşeili fox sports kanalı bile durumu dengelemeye yetmedi. o derece.

murat kosava ve okay karacan anlatımı çıtayı öyle bi yere çıkardı ki şu saatten sonra yelena isinbayeva gelse kar etmez.

belki bi kaç yıl mahrum kalacağız bu zevkten fakat tamamen oturmuş bi ntvspor premier ligin yayın haklarını almak için elinden geleni yapacaktır.

tarkan bizim için söylüyor; sabret inci tanem (ahah)...


digiturk ve nba korelasyonu


25 ağustos 2008 tarihinden itibaren digiturk, nba tv yayınına 75. kanalda tekrar başladı.

digiturk'un abonelerine son kıyağı!

kablo tv'de yayın yapan bu kanalı (ki bu vesileyle türk halkının çok büyük bir kısmı nba tv'yi; trt, kanal d, show tv izler gibi izliyor) spor paketi içine dahil etmek hangi süpersonik! pazarlamacının fikri merak ediyorum.

gençler piyasada çığır açıyor.

kıyağa gel hacı...

2008 avrupa grand prix'i

izlediğim (ki fi tarihinden beri izlerim) en monoton ve en sıkıcı yarışlardan biriydi.

pekin olimpiyatlarının kapanış gününe ve saatine denk gelmesini başta şanssızlık olarak değerlendirdim lakin yarışın gidişatını gördükçe aradaki meridyen farkından kaynaklı "an" çakışmasının gayet yerinde ve zamanında olduğu kanısına vardım.

yarış başladı; massa-hamilton-kubica. zapladım döndüm hala massa-hamilton-kubica. yarış bitti massa-hamilton-kubica.

valencia pistinin takvime yeni eklenmesinden kaynaklı uyum ve pistteki ilk yarış olması hasebiyle ister istemez pilotlarda meydana gelen otokontrol, yarışın sıkıcı olmasındaki en büyük etkendi galiba.

segah gir koçum

uzun zamandır düşünüp, gerçekleştirmek için erindiğim blog şeysine giriş şeysi.

kaleme alacağım yazılar (yazar jargonu vol-1, ahah) spor menşeili olup ekseriyetle; futbol, basketbol, tenis, formula ve curling (şaka bu) üzerine yoğunlaşacak.

olaya soyağacı şekli vermek gerekirse; futbolda premier lig, basketbolda nba, teniste 4 büyük grand slam (avustralya açık, fransa açık, wimbledon, amerika açık) ve formulada takuma sato (çılgın seni) pascal üçgeni dağılımında kendilerine yer edinecek. yani bunlar üzerine odaklanalım istiyorum ben. böyle uygun gördüm, bi mahsuru yoktur heralde.

amacım ne kafkasyadaki sorunu çözmek, ne de ülkede yaşanan stagflasyona fantastik yorumlar katmak. birinci vazifem, spor ilmini genç dimağlara yanlış aktaran ömer üründül'e dur demek. böyle kırmızı levhalı falan (ahah).

ülke sınırları içinde bulunan veteran yorumcuların (+60) artık torun sevgisiyle dolup taşmalarını istiyorum. eleği duvara asma yaşı bence mecliste gündeme getirilip, yeniden düzenlenmeli! uğur meleke'den, ogan tarhan'dan feyz alacak ortamı oluşturun artık. yapın bunu.