Ağustos 25, 2009

gheorghe hagi

10

galatasaray

koca seneyi sana bağladım lan. yüzüstü bırakma beni. zamanı gelince editleyecem bu yazıyı. ya vezirden ya rezilden bahsedecem. vezir ol lan.

usain bolt

koşabiliyor...

fakat 100km/h hıza 2.03 saniyede de çıksa olmayacak, maurice green kadar sevemeyecem bu adamı.

2009 avrupa atletizm şampiyonası

madalyada honduras ve surinam'la yarıştık yine. heyecanlandık, iyiydi baya!

Ağustos 05, 2009

hıncal

umarım editör hatasıdır.

18 milyon avroya alınıp, 7'ye satılan keita olmasın sakın.

sadece yazmış olmak amaçlı yazılmış ne kadar sığ bi' yazı. yahu, vâkıf olmadığın konu hakkında ne diye yazarsın ki? illâ bir şeyler karalayacaksan; git kertenkelelerden bahset, mars'ın yüzeyinde görülmesi muhtemel "che" veya "atatürk" silüetlerini anlat. ucundan kıyısından da olsa herhangi bi' fikrin olsun yeter ki.

bu adam bence elano'nun tek maçını dahi izlemiş değil.

Temmuz 31, 2009

bako

gregor fucka gibi kaleciydi. böyle arşın arşın, bak bak bitmez.

dayımlardayız işte. öğle vakti mi, akşamüstü mü ne. sene benim daha okula başlamadığım bi sene. muhtemelen 92. televizyonda beşiktaş-galatasaray maçı. şu dünyada şifresiz lig maçı da gördüm ya. neyse, konu bu değil.

maç başladı, sağdan soldan bindiriyoruz. ahah, yok amk nereye bindiriyon. hiçbir şey hatırlamıyorum ki. o günden aklımda kalan tek bi kare var. o da bako'dan ibaret.

neyse, penaltı kazanıyoruz bi şekil. pozisyonun falan nasıl olduğunu hatırlamıyorum ama. haliyle topun başına biri geçiyor(araştırdım, öğrendim falco götz'müş). bu 6. his denilen olay bende o sıra baş veriyor işte. adımı sorsalar 10 saniye düşünme payı isteyeceğim o yaşta 6. his peydah oluyor. "anne atamayacaz" diyorum. diyorum çünkü bako çok büyük. baya büyük yani. hani ben çok küçüğüm onun mu etkisi var diyecem ama adam kalenin içinde bildiğin transatlantik gibi amk.

falco geliyor topa doğru. vuruyor ve... hay amk, eleman gayet de rahat kendi soluna yatarak çıkarıyor penaltıyı. kaçırıyoruz lan işte, atamıyoruz. ben üzülüyorum, annem kahroluyor falan.

işte, akşamüstü akşamüstü aklıma düştü bu eleman. sıkıntıdan göt avuçlayacağıma şunla meşgul olup, olayı aydınlığa kavuşturayım dedim. kavuşturdum da. falco götz'ün türkiye'de kaçırdığı tek penaltıymış o.

neyse, suç sende değil falco. 6. hissimin amk.

roger federer

lafı eğip bükmeden en son söyleyeceğimi ilk söylüyorum. bu adam şu gezegenin gördüğü en büyük sporcu. ha, babam okusa; "siktir lan, muhammed ali varken o kimmiş" der. çünkü o onla büyüdü. ben bunla büyüdüm.

o sebeple ben de diyorum ki; " federer varken mr. clay kimmiş"

2009 avrupa gp

bi kaç yazı aşağıda, yaklaşık bir yıl önce o günkü yarışla ilgili bir şeyler karalamışım. okuyunca aklıma geldi, pekin olimpiyatları'nın kapanışına rastlıyordu. 10 yılı aşkındır izlediğim f1'de, o günkü yarış kadar monoton, sıkıcı bir yarış görmemiştim (ki buna monaco yarışları da dahil).

bu seneki avrupa gp'si çok farklı ve heyecanlı olacak; arabalar start alamasa bile. çünkü elano galatasaray'da sklfsdlkjs.

schumacher dönüyor lân, heyecana bak. bi de hakkinen'in döndüğünü düşün. el, ayak titretir öyle. boşver düşünme skjlfklsd.

sir bobby robson

bobby robson'ın ölmesi alan shearer'ın yetim kalması demekti. ve alan shearer artık yetim.

ikinci bir bobby robson çıkacaksa eğer ada toprağından, o isim alan shearer'dan başkası olamaz, olmamalı.

Temmuz 30, 2009

elano'nun şerefine

artık sürekli yazmayı planlıyorum. elano'dan aldığım bu gazı gittiği yere kadar kullanacam.

2 yıl falan önce bir manchester city maçında, "keşke bizde olsa şu adam" diye iç geçirmiştim. juninho'dan sonra bu sözleri söylediğim ikinci oyuncuydu kendisi. artık muz ortalarına, çataldan aldığı örümcek ağlarına iç geçirecem.

yeah man.

Eylül 09, 2008

2008 us open finali


final dedik diye şey etme. gayet vasattı.

bi önceki gün murray-nadal maçını izlerken sami yen'de galatasaray'ımı destekliyor gibi destekledim murray'i;

"hadi koçum salla bi ace, vur paraleli, koş file önüne, çak yarım voleyi, aslansın be"

nihayetinde (aslan-kaplan) murray'i federer'e finalde rakip ettik(az uğraşmadım). üstelik bu sezonun wimbledon finalinden sonraki en güzel maçıyla. iyi hoş da sonrası...

federer'e olan gönül bağımızdan nadal'ın caprisine dahi kerkinebiliyoruz yer yer. al işte elendi nadal, üstelik çok değişik uzuvlarından soluyarak. çeşitli şekillerde soluması beni memnun eder ama nadal elenmemeliymiş.

çünkü final diye bi şey var. mühim bi olay. insan maçın mühimliğine doğru orantılı bi mücadele bekliyor. hakkı, bekleyecek tabi. new york'ta oturmuyor o insan. "maç kötüymüş hacı ya, gel manhattan'a akalım" geyiğine 8200 km uzakta. sahur öncesi eğlence arıyor kendine. murray ile de anca ms-dos alaaddin tadı yakalıyor.

nadal lazım nadal.

Ağustos 26, 2008

işte premier lig bu


lüks olarak nitelendirilebilecek bi premier lig zevkimiz vardı, onu da çok gördü bu kapitalist düzen.

ntv-tv8-fox tv derken, kayıp gitti... d-smart ve digiturk'un girişmiş olduğu bu kıyasıya ego tatmin mücadelesi yine biz spor emekçilerinin sofrasına yansıdı.

gerçi ntv'den sonra o premier lig hazzını hiç alamamıştık zaten. televizyonun sesini kısarak ne kadar konsantre olabilirsin ki yayına. tv8 yine bi nebze idare ediyordu fakat fox tv...

şu dünyada kelimelerin kıfayetsiz kalacağı gerçek bi yer varsa orası fox tv stüdyolarıdır. maç saati dizi tekrarı yayınlayan bi kanaldan bahsediyoruz. aynı yayın kuruluşunun amerikan menşeili fox sports kanalı bile durumu dengelemeye yetmedi. o derece.

murat kosava ve okay karacan anlatımı çıtayı öyle bi yere çıkardı ki şu saatten sonra yelena isinbayeva gelse kar etmez.

belki bi kaç yıl mahrum kalacağız bu zevkten fakat tamamen oturmuş bi ntvspor premier ligin yayın haklarını almak için elinden geleni yapacaktır.

tarkan bizim için söylüyor; sabret inci tanem (ahah)...


digiturk ve nba korelasyonu


25 ağustos 2008 tarihinden itibaren digiturk, nba tv yayınına 75. kanalda tekrar başladı.

digiturk'un abonelerine son kıyağı!

kablo tv'de yayın yapan bu kanalı (ki bu vesileyle türk halkının çok büyük bir kısmı nba tv'yi; trt, kanal d, show tv izler gibi izliyor) spor paketi içine dahil etmek hangi süpersonik! pazarlamacının fikri merak ediyorum.

gençler piyasada çığır açıyor.

kıyağa gel hacı...

2008 avrupa grand prix'i

izlediğim (ki fi tarihinden beri izlerim) en monoton ve en sıkıcı yarışlardan biriydi.

pekin olimpiyatlarının kapanış gününe ve saatine denk gelmesini başta şanssızlık olarak değerlendirdim lakin yarışın gidişatını gördükçe aradaki meridyen farkından kaynaklı "an" çakışmasının gayet yerinde ve zamanında olduğu kanısına vardım.

yarış başladı; massa-hamilton-kubica. zapladım döndüm hala massa-hamilton-kubica. yarış bitti massa-hamilton-kubica.

valencia pistinin takvime yeni eklenmesinden kaynaklı uyum ve pistteki ilk yarış olması hasebiyle ister istemez pilotlarda meydana gelen otokontrol, yarışın sıkıcı olmasındaki en büyük etkendi galiba.

segah gir koçum

uzun zamandır düşünüp, gerçekleştirmek için erindiğim blog şeysine giriş şeysi.

kaleme alacağım yazılar (yazar jargonu vol-1, ahah) spor menşeili olup ekseriyetle; futbol, basketbol, tenis, formula ve curling (şaka bu) üzerine yoğunlaşacak.

olaya soyağacı şekli vermek gerekirse; futbolda premier lig, basketbolda nba, teniste 4 büyük grand slam (avustralya açık, fransa açık, wimbledon, amerika açık) ve formulada takuma sato (çılgın seni) pascal üçgeni dağılımında kendilerine yer edinecek. yani bunlar üzerine odaklanalım istiyorum ben. böyle uygun gördüm, bi mahsuru yoktur heralde.

amacım ne kafkasyadaki sorunu çözmek, ne de ülkede yaşanan stagflasyona fantastik yorumlar katmak. birinci vazifem, spor ilmini genç dimağlara yanlış aktaran ömer üründül'e dur demek. böyle kırmızı levhalı falan (ahah).

ülke sınırları içinde bulunan veteran yorumcuların (+60) artık torun sevgisiyle dolup taşmalarını istiyorum. eleği duvara asma yaşı bence mecliste gündeme getirilip, yeniden düzenlenmeli! uğur meleke'den, ogan tarhan'dan feyz alacak ortamı oluşturun artık. yapın bunu.